Bizim millet olarak kendine has bir inşa anlayışımız var. Öyle ki bu anlayış, sadece fiziksel alanlarda değil, sosyal hayatta da kendini gösterir.

Bizim millet olarak kendine has bir inşa anlayışımız var. Öyle ki bu anlayış, sadece fiziksel alanlarda değil, sosyal hayatta da kendini gösterir. İnşa ettiğimiz her şeyde büyüme ve genişleme arzusu, bir çeşit "fetih ruhu" ile şekillenir. Bu, köklerimizin derinlerine inen bir mirasın yansımasıdır.

Dall·e 2024 12 31 09.46.18 A Realistic Illustration Showing A Bustling And Chaotic Scene Of Turkish Architecture And Culture A Mosque With A Crowded Courtyard And People ExtendCami inşa ederiz, ardından cemaatin artacağını öngörüp son cemaat mahfili ekleriz. Fakat orası da zamanla yetmez; ayakkabılıklar bahanesiyle genişletir, orayı da ibadet edenlerle doldururuz. Bu genişleme sadece ibadetle sınırlı kalmaz. Ev yaparız, gözümüz alabildiğine çit çekeriz. Ancak traktörümüz, arabamız dışarıda kalır; çünkü alanın bir sınırı yok, sadece bizim gözümüzün gördüğü kadarı yeterli.

Deniz kıyılarımız da bu anlayıştan nasibini alır. Önce doldurur, yol yaparız. Yolun karşısına park, onun önüne yürüyüş yolu, daha sonra seyir terası ekleriz. Bu zincirleme genişleme, bir iddiaya göre Karadeniz’i doldura doldura Ukrayna’ya kadar uzanacak.

Bu "alan açma" dürtümüz sadece mekânsal değildir. Arabamız garaja sığmaz, yola bırakırız. Dükkânda ürünler yer bulamaz, tezgâhımız sokağa taşar. Çatılarımız da aynı kaderi paylaşır. Önce teras deriz, sonra o terası odaya çeviririz. Sonuç? Bir kat daha eklenmiş olur.

Hac ibadetinde bile bu genişleme tutkusunu gözlemleyebilirsiniz. Sıcak Arabistan'da Türk hacılar, klimalı otel lobisini terk edip dışarıda, geniş alanlarda toplanır. Orası hemen Türk hacıların mekanı oluverir. Kendi yerimizi oluşturmada o kadar ustayız ki her coğrafya, bizim ruhumuzda şekillenir.

Ve bu bitmek tükenmek bilmeyen genişleme arzusunun kaynağına baktığımızda, tarihsel bir gerçeği görürüz: Biz Orta Asya’dan geldik, fetih ruhumuzda var.