Hırsızlık veznedarın devlet kasasından zimmetine geçirdiği para olduğu kadar, lüks makam odaları, gereksiz makam arabaları, harcanan temsil ödenekleridir.
1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan sürpriz bir şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildi. Refah Partisi'nin ilk büyükşehir belediye başkanı olması nedeniyle basında büyük ilgi görmekteydi. Gittiği her yerde basın ordusu ile hareket etmekte her gün ulusal basında yer almaktaydı.
Çiçeği burnunda belediye başkanı büyükşehir belediyesine bağlı tarihi ziyaret alanında incelemeler sırasında havuzda bozuk paraları görür ve müzenin müdürüne sorar. Müze müdürü buraya gelen ziyaretçilerin dilek mahiyetinde havuza bozuk attığını, çok büyük miktar olmadığını, gün sonunda orada çalışanlar tarafından paylaşıldığını söylemesi üzerine, başkan hiddetle bu paraların gün sonunda tutanak altına alınmasını belediyeye gelir olarak kaydedilmesini her gün makbuzunu masasında görmek istediğini söyler. Basında bu hareket şiddetle eleştirilir, koskoca İstanbul büyükşehir belediyesi bozuk paraya mı düştü diye küçümsenir, evet para küçüktü ama bu küçük paralar toplamda yekün teşkil ediyor ve bu hassasiyet kalkınmayı beraberinde getiriyordu. Bu zihniyetle sayın Recep Tayyip Erdoğan kurmuş olduğu parti ile başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı ile çeyrek asır'a damga vurdu.
Bugün geldiğimiz noktada tasarruf genelgesi bu hassasiyetin eseridir. Netice olarak harcanan milletin bütününün parasıdır, Ülke ne kadar refah içerisinde olsa da savurganlığa, musrifliğe tahammülümüz olamaz.
Hırsızlık veznedarın devlet kasasından zimmetine geçirdiği para olduğu kadar, lüks makam odaları, gereksiz makam arabaları, harcanan temsil ödenekleridir. İhtiyaç olmadan harcanan devletin her kuruşu dinen günah olduğu kadar vatana ihaneti içinde barındıran ahlaksızlıktır. Bu zihniyetle bugünlere gelen sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu düşüncesini de genelgesini de "kamu çalışanlarının haklarından yapılan kısıtlamalar hariç olmak üzere"sonuna kadar destekliyorum.