Yıllar önce çalıştığım ilçede okulda hizmetli olarak görevli Halil İbrahim abimiz ava meraklıydı. Ondan da öte av köpeklerini beslemeyi, eğitmeyi severdi.
Bir gün bir yavru buldu aylarca onu bebeğe bakar gibi baktı, adına Mert ismini verdi, köpek av çağına geldi. Beni de çağırdı heyecanla çok özenerek büyüttüğü köpeğinin marifetlerini görecektik.
Halil İbrahim abi ilk avını yaptı, köpek tüm ısrarlara rağmen görevini yerine getirmedi. Halil İbrahim abi çok uğraştı, alnından terler aktı ama köpekte hareket yok.
Köpeği karşısına aldı. İnsana anlatır gibi yavaş yavaş anlattı. Bazen sesini yükseltti bazen Tokat tehdidi yaptı. Anlattığı derslerde hayatın zorluğu, emeksiz yemek olmayacağı gibi söylemler olduğu gibi kendi hayatından, çocukluğundan, iş hayatından da örnekler vardı. Ama köpek bir türlü gerekeni yapmadı. Yorgun ve üzgün bir şekilde eve dönerken Halil İbrahim abiye köpeği savacağını ya da başkasına mı vereceğini sordum: bana çok kötü şekilde baktı ve dedi ki: Hasan Bey evlat bir şey yapmayınca kovuyor muyuz? Kızsak da bakacağız dedi.
Sonraki günlerde bu köpek ısrarla avcılığın gereklerini yerine getirmedi. Halil İbrahim abimizi çok üzdü. İbrahim abi yeni köpek aldı. Bu köpeğin eğitimine devam etti ama olmayınca olmuyor işte. Ölene kadar da bu köpeğe baktı.
Evlat dediğini yapmayınca atıyor muyuz lafı hala hatırımda.
Eğitim şart